KUDÜS Hakkında

KUDÜS

( القدس)

Üç ilahi dinde de önemli bir yere sahip olan ve kutsal sayılan şehir.

Lut gölünün bulunduğu çukur alanın batısında ve bu alandan fay diklikleriyle ayrılmış olan Yahudiye platosunun dalgalı yüzeyi üzerinde kurulmuştur. Lut gölüne 24, Akdeniz kıyılarına kuş uçuşu mesafe olarak52 km. uzaklıkta bulunan şehrin deniz seviyesinden yüksekliği Harem-i şerif'te 747 metredir.

Adı. Tarihi oldukça eski olan Kudüs şehrinin adının geçtiği bilinen en eski belge milattan önce XIX ve XVIII. yüzyıllara ait Mısır metinleridir. Milattan önce XIV. yüzyıla ait Tell Amarna mektuplarında şehrin adı Urusalim, Geç Asur metinlerinde Urusilimmu veya Ursalimmu, İbranice Masoretik metinde Yruşlm, bazen da Yruşlym biçiminde yazılmakta ve Yerûşâlayim, Eski Ahid'in Aramice metinlerinde Yerûşâlêm şeklinde telaffuz edilmektedir. Grekçe Hierosolyma adı şehrin kutsallığını (hieros =kutsal) yansıtmaktadır. Latince 'ye Jerusalem ve Jerosolyma olarak geçmiştir. Kudüs şehrinin Batı dillerindeki adı da Jerusalem'dir.

Kudüs şehrinin İbranice adı olan Yeruşalayim (Yeruşalem) iki ayrı kelimeden oluşmaktadır. İlk kısmı teşkil eden yerunun menşei ve manası tartışmalıdır. Kelimenin "korkmak" anlamındaki yârê veya "görmek" anlamındaki râ'âhtan, hatta "sahip olmak, varis olmak" manasındaki yârâştan geldiği ileri sürülmüştür. Ancak "kurmak, tesis etmek" manasındaki yârâhtan gelmesi daha muhtemeldir. Bu son görüşü benimseyen Saadia Gaon, Ahd-i Atık'in Arapça tercümesinde İşaya'daki Yeruşalayim kelimesini "Darüsselam", 40/2'deki Yeruşalayim'i ise "Medinetüsselam" olarak çevirmiştir. Kelimenin ikinci kısmını oluşturan şalayimin aslı şalem veya şalimdir. Bu kelimenin " barış " anlamına geldiği ileri sürüldüğü gibi Batı Samîleri'nde bir tanrı ismi olan Şulmanu veya Şalim'den geldiği de iddia edilmiştir. Şehrin orijinal adının lruşalem olması ve "tesis etmek" manasındaki yârâh fiil kökünden lru ile milattan önce ll. binyılın ilk yarısında karşı l aşılan ve Batı Samîleri'nde bir tanrı olan Şulmanu yahut Şalim kelimelerinin birleşmesinden oluşması daha muhtemel görünmektedir. Çivi yazılı metinlerde ur veya uru, İbranice 'de 'ir " şehir" demektir. Bu durumda lruşalem "Şalim ' in şehri " anlamına gelmektedir. Kudüs ilk dönemlerde ilah Şulmanu veya Şalim ' in ibadet merkezi olduğu , diğer taraftan eski Sami gelenekte bir şehrin o şehri kuran kişi yahut tanrının adıyla anılma geleneği bulunduğu için kelimenin " Şalim ' in şehri " manasına geldiği iddia edilmekte, " barışın şehri" (şalom = selam) biçimindeki geleneksel yorumun hem etimolojik hem tarihi yönden hatalı olduğu ileri sürülmektedir Tell Amarna mektuplarında şehir Bet-şalem (Şalem'in evi) şeklinde anılmaktadır.

Kudüs şehri Moriya ,Yebus , Sion. Davud'un şehri ve Ariel gibi isimlerle de anılır. Öte yandan buraya şehir, adalet yurdu , inananlar şehri, barış şehri, doğruluk şehri, Allah'ın şehri, orduların rabbinin şehri , mukaddes şehir gibi isimler de verilmiştir . Şehrin Arapçadaki adı olan Kuds'ün bu son isimden geldiği belirtilmektedir.

Müslümanlar da şehre çeşitli isimler vermiş olup bunların başında "bereket, mübarek olmak" anlamına gelen Kuds yer almaktadır. Şehrin en yaygın adı olan kuds kelimesi Aramice kudşadan gelmektedir ve bu kelime şehri değil mabedi ifade etmektedir. X. yüzyılın başında Karai bilginler Kudüs şehrini Beytülmakdis, mabedin bulunduğu alanı da Kuds diye adlandırmaktaydılar. İbranicenin yerine Aramicenin geçtiği Xl. yüzyıla ait mektuplarda Kudüs şehrine '"ir hakkodeş" deniyordu ki bunu "kutsal şehir" yerine "mabed şehri" diye tercüme etmek daha doğrudur . Müslümanların kullandığı iliya ismi Romalıların şehre verdikleri Aelia isminin Arapçalaşmış şeklidir. İslami kaynaklarda "iliya medinetü beyti'lmakdis" şeklinde de geçmekte ve kısaca iliya veya Beytülmakdis (Beytülmukaddes) denilmektedir. Aslı Aramice Beth makdeşa, ibranice Beth ha-mikdaş olan Beytülmakdis başlangıçta mabedi ifade ederken zamanla şehrin tamamı için kullanılmış, mabedin alanı ise "harem" diye adlandırılmıştır.

Kur'an'da Kudüs ismi geçmediği gibi İslam kaynaklarında bu şehrin adı olarak zikredilen diğer isimlere de rastlanmamaktadır. Ancak müfessirler, Kur'an'daki "ei-Mescidü'I-Aksa" (el-isra ı 7/ 1 ). "mübevvee sıdk" (Yunus 10/93) ve ."el-arzü'l mukaddese" (el-Maide 5/21) gibi tabirlerle ya Kudüs'teki Beytülmukaddes'in ya da genellikle söz konusu şehrin de içinde bulunduğu Filistin topraklarının kastedildiğini belirtmişlerdir. Öte yandan Elmalılı Muhammed Hamdi ayette geçen el-Mescidü'I-Aksa'nın Beytülmakdis, mübarek kılındığı haber verilen çevresinden de Kudüs ve civarı olduğunu söylemektedir. Mescid-i Aksa tabiri. İslam'ın ilk dönemlerinde bazen Kudüs için de kullanılmakla birlikte asırlar boyunca bununla özellikle Harem-i şerif kastedilmiştir. 324 Yahudi dini literatüründen Midraş Tehillim'de Kudüs'ün yetmiş isminden bahsedilmektedir. Roma imparatoru Hadrien Kudüs'ü putperest bir şehir otarak yeniden inşa edince ona Colonia Aelia Capitalina adını vermiştir. Şehre Roma kolonisi olduğu için Colonia, Hadrien şerefine inşa edildiği için onun ilk adı olan Aelius'a nisbetle Aelia ve Jüpiter Capitolin'e ithaf edildiği için de Capitalina denilmiştir.

Tarih . Kudüs'ün tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Şehirde bulunan milattan önce IV. binyıla ait çömlekler, bu bin yılın son bölümünde şehrin güneydoğu kısmında bir kavmin yaşadığını, ilk ve orta Bronz çağına ait bulgular, lll. binyılda ve ll. binyılın ilk devirlerinde Hiksoslar dönemi ve öncesinde bu bölgede insanların bulunduğunu göstermektedir. İslam tarihçilerine göre ilk kurucuları Amâlika olan Kudüs şehri, tarih sahnesine ilk defa Erken Bronz çağında diğer bazı eski Ken'an şehirleriyle birlikte çıkmıştır. XIX ve XVIII. yüzyıllara ait Mısır metinlerinde Kudüs bir Ken'an site devleti olarak zikredilir.

Kudüs (Yeruşalayim) adı Tevrat'ta hiç geçmemektedir. Tevrat'ta bahsedilen SaIem şehrinin Kudüs olduğu yolundaki geleneksel görüş doğru ise Eski Ahit'te şehirden ilk defa Hz. İbrahim'in çağdaşı olan ve onunla görüşen Kral Melkisedek sebebiyle bahsedilmektedir (Tekvin, 14/18). Diğer taraftan Tevrat'a göre Hz. İbrahim'in, oğlu İshak'ı kurban etmek istediği Moriya (Moriah) diyarındaki dağın Hz. Süleyman'ın mabedi yaptırdığı Moriya tepesi olduğu yahudi ve hıristiyan geleneğince kabul edilmektedir . Ancak bu, gerek Moriah kelimesinin etimolojisi ve anlamı gerekse delalet ettiği yer yönünden tartışmalıdır .

Geç Bronz çağında (m.ö. XV. yüzyıl civarı) Filistin'e gelen Hurriler Kudüs'te yeni yapılar inşa etmişlerdir. Tell Amarna mektuplarının yazarlarından biri ve muhtemelen bir Hurri olan Abd- Hiba, XIV. yüzyılda Mısır'ın tebaası olarak Kudüs'te hüküm sürmüş ve Mısır Firavunu IV. Amenofis'e (m.ö. ı 375- ı 366) yazdığı mektupta Kudüs'le ilgili bazı hususlardan söz etmiştir.

Mısır'dan çıktıktan ve çölde kırk yıl kaldıktan sonra Yeşu önderliğinde Filistin topraklarına giren İsrail oğulları kendilerine saldıran Kudüs Kralı Adoni-tsedek ve müttefiklerini mağlup etmiş, fakat Yebusiler'in hakim olduğu Kudüs'e girmemişlerdir. Ken'an diyarının İsrail oğulları arasındaki taksimatında Kudüs Bünyamin sıbtına düşmüşse de Davud'un şehri alışına kadar Yebusiler'in elinde kalmıştır. Eski Ahit'te verilen bilgilere göre Yeşu'nun ölümünün ardından Yahuda ve Simeon kabileleri Kudüs'e saldırarak kralı esir almış ve şehri yakmışlar, ancak Yebusiler'in hakimiyeti devam etmiştir.

Davud bütün İsrail'e kral olunca Yebusiler'in hakim olduğu Kudüs'e karşı harekete geçip Sion Hisarı'nı almış ve buraya Davud'un şehri adını vermiştir. Kudüs'ü krallığın merkezi yapan Davud şehri güçlendirmiş. Yebusiler'in Zion (Sion) dedikleri hisarı yeniden imar etmiş, kendisine bir ev yaptırmış, orayı dini bir merkez haline getirmek istemiş ve bunun için ahit sandığını Kudüs'e getirterek sarayına yakın bir yerdeki çadıra yerleştirmiştir. Bir mabed yapmak için gerekli malzemeyi toplamışsa da Rab buna izin vermemiştir. Hz. Davud'dan sonra oğlu Süleyman yedi yıl içinde Kudüs'te muhteşem bir mabed (Mescid-i Aksa) inşa etmiş, ayrıca kendisine bir saray yaptırmış. ahid sandığını bulunduğu yerden alarak mabeddeki özel yerine koymuş. Kudüs'ün çevresine duvar çektirmiştir. Hz. Süleyman'ın vefatı üzerine krallık ikiye bölününce Kudüs güneydeki Yahuda Krallığı'nın merkezi olmuştur.

Süleyman'ın oğlu Rehoboam'ın krallığında Mısır Kralı Şişak Kudüs'e savaş açmış, mabedin ve kral evinin hazinelerini alıp götürmüştür. Yaklaşık seksen yıl sonra şehir tekrar yağmalanmış, buna rağmen nüfusu artmaya devam etmiş. şehirde çeşitli mahalleler oluşmuştur. Yahuda Kralı Amatsya ' nın saltan atında Kuzey Krallığı'nın kuvvetleri Kudüs'e girmiş, Kudüs duvarının bir kısmını yıkmış, mabetteki ve kral evindeki değerli eşyayı almıştır. Ardından Yahuda kralları Uzziya ve Yotam yıkıntıları onarmış ve duvarları sağlamlaştırmışlardır. Kral Uzziya zamanında şehirde deprem olmuş , Ahaz döneminde Kudüs-İsrail kralı tarafından kuşatılmışsa da bu kuşatma başarılı olmamıştır. Kral Hizkiya, Ahaz'ın kapattığı mabedi yeniden açmış, ibadeti başlatmış fakat saray ve mabedin hazinelerini Asurlulara teslim etmiştir. Asurlular şehri kuşatmışlarsa da veba salgını sebebiyle işgal sonuçsuz kalmıştır. Manasse şehre dış duvar yaptırmış. çeşitli onarımlarda bulunmuştur (IL Tarihler, 33/14). İsrail krallarının putperestliğe meyletmeleri, peygamberlere zulmetmeleri ve halkın yoldan çıkması gibi sebeplerle Kudüs'ün başına felaketler gelmiş, Kral Yehoyakim zamanında Babil Kralı Nebukadnezzar (Buhtunnasr) Kudüs'e girerek kralı emri altına almış, pek çok insanla birlikte mabedin değerli eşyalarını da götürmüştür. Üç yıl sonra kralın isyan etmesi üzerine 597'de Kudüs'e ikinci defa giren Nebukadnezzar, bu defa mabedin kalan eşyalarıyla birlikte yeni kral Yehoyakin'i Babil'e götürmüş, onun yerine Tsedekiya'yı kral yapmıştır. On yıl sonra Tsedekiya'nın saltanatında Nebukadnezzar'ın üçüncü defa Kudüs'e yürüyerek şehri kuşatması üzerine korkunç bir açlık baş göstermiş, nihayet şehir düşmüş, mabed, saray ve genel olarak Kudüs ateşe verilmiş, duvarlar yıkılmış ve halkın bir kısmı sürgün edilmiştir. Kur'an'da da telmihte bulunulan (el-isra 17/4-5) bu hadise üzerine bazı yahudi zümreleri Hicaz'daki çeşitli şehirlere yerleşmişlerdir. Bundan sonra Kudüs elli yıl boyunca harabe halinde kalmıştır. Nihayet milattan önce 538'de şehre dönen Zerubbabel mabedin temellerini atmış (Ezra. 3/8 ), 444 yılına doğru Nehemya şehrin duvarlarını tekrar inşa etmiş, Ezra da Musa şeriatının otoritesini yeniden tesis ederek Kudüs'ü Yahudiliğin dini merkezi yapmıştır.

Babil esareti sonrasında Kudüs Pers hakimiyetine girmiş (m .ö. 538), ardından Makedonyalı Büyük İskender şehri almış (332), onun 323'teki ölümünü takiben şehir çeşitli savaşlar görmüş. önce Mısırlı Ptolemaioslar, daha sonra 198'den itibaren Selefkiler (Selevkoslar) şehre hakim olmuşlardır. Milattan önce 168'de Antiochus (Antiokhos) IV. Epiphanes, Yunan ilahlarının heykellerini koymak suretiyle mabedi kirletmiş, bunun üzerine Makkabi isyanları başlamış ve mabed temizlenmiştir. Haşmonain (Hasmonlu hanedanı) kralları mabedin yanına bir kale yaptırmışlardır. Helenistik dönemin (332-63 ) ardından 63 yılında Pompeus Kudüs'ü işgal etmiş , şehri kuşatan duvarların bir kısmını yıktırmış. Crassus 54'te mabedi yağmalamış. 40 yılında Partlar şehri ele geçirmiş, Büyük Herod 37'de şehri alıp duvarları onarmış, çeşitli yapıların yanında mabedi yeniden inşa etmiştir. Bu inşa işi milattan önce 20'de başlamış. Hz. İsa zamanında da sürmüştür. Herod kaleyi takviye etmiş ve ona Antonia adını vermiştir. Herod öldüğünde Kudüs'ü tamamen veya kısmen kuşatan iki duvar bulunmaktaydı. Herod Agrippa milattan sonra 42-43'te bir üçüncü duvarın inşasına başlamıştır. 70 yılında bu defa da Romalı kumandan Titus şehri kuşatmış. bu sırada mabed ve hemen hemen bütün şehir yanmıştır. Titus, Batı duvarındaki bir bölüm ve üç kule hariç duvarları yıktırmıştır.

İmparator Hadrien zamanında Romalılar Kudüs'ün harabeleri üzerinde yeni bir putperest şehir kurmak isteyince yahudiler ayaklanmış, ayaklanma bastırıldıktan sonra ( 135) şehrin inşası tamamlanmış. adı da Colonia Aelia Capitalina olarak değiştirilmiş ve Aelia (Ar iliya) adı uzun asırlar varlığını korumuştur. Hz. Süleyman'ın, arkasından Zerubbabel'in, daha sonra Herod'un inşa ettirdiği mabedIerin yerine Jüpiter Capitalina'ya ithaf edilen bir tapınak. ardından Merkad-i İsa Kilisesi'nin inşa edileceği yere de Afrodit Mabedi yapılmıştır. Şehre girmeye kalkışan yahudilere ölüm cezası konmuş, ancak İmparator Konstantinos bu yasağı kaldırmıştır. Konstantinos'un annesi Helena 326'da Zeytindağı 'nda bir kilise yaptırmıştır. 333'te Konstantinos'un emriyle Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği kabul edilen yerde (Saint Sepulcre, Holy Sepulcher) Merkad-i İsa (Anastasis) Kilisesi inşa edilmeye başlanmış, inşaat 335'te tamamlanmıştır. Konstantinos'un Hıristiyanlığı kabul etmesinden sonra şehirde kiliseler yaptırmasının ardından Süleyman Mabedi'nin bulunduğu yerde Jüpiter Capitalina için inşa edilen tapınak yıkılmış olmalıdır. Üzerinde yahudilerin ağlamasına ve yılda bir defa yağ sürmelerine izin verilen taş (lapis pertusus) kurbanlar mihrabının temelindeki kaya olup ( şimdiki Kubbetü's-sahra'nin örttüğü el-hacerü'l-muallaka denilen kaya) herhalde o sırada açıktaydı . Hıristiyanlar, Hz. İsa'nın sözlerine hürmeten (Matta, 24/2) Süleyman Mabedi'ni yeniden inşa etmeyi reddettiklerinden burası müslümanların fethine kadar harabe halinde kaldı. 614'te Sasaniler tarafından işgal edilen Kudüs'ü 629'da Bizans imparatoru Herakleios kurtarmış ve İranlılar ' dan geri aldığı kutsal haçı Kudüs'teki yerine koymuş, şehir 638'de müslümanlar tarafından fethedilmiştir.